12 Haziran 2016 Pazar

Keriz Sohbet Chat Odaları

km kelimesi, lakap. Arapçadıı. Hoca, sonunda ayama lafım dilimize almayalım, lakap diyelim, diye bizi iyice tembihledi.

Hepimiz kabul etlik, "tamam"dan başka bir şey söylemedik. Sonra, Sadık, yüzünü imama dönüp, sordu:

-Hoca, zatınız Arupçu dersinde yok bilgili olmalısınız.

İmam cevap verdi:

-Oğlum, ıtc diyorsun? İmam olmak, mersiye söylemek öyle kolay iş mi? Arapça dersini bilmeyen adamı, minbere koyarlar mı?

Sadık, ansızın hocadan şıınu sordu:

-Hoca, ekmeğe Arapça’da ne denir?

Hoca, çubuğundan bir ııct'cs çekip, öksürdü. Biraz soma dedi ki:

-Gardaşırn Arabistan'da ekmek olmaz, ki, ekmeğe bir ad koysunlar. Otada pirinçten başka biı şey yemezler.

Sadık, hocaya tekrar sordu:

-Peki, pirince Arapça'da ne denir'.'

Hoca, çubuğundan bir nefes çekip, öksürdü, biraz sonra cevap vetdi:

•Arkadaş, sen sahiden laklakçıymışsm. Köylüler, sunu verinde laklakçı demişler.

Bu sözleri söyledikten sonra hoca, abasını düzelterek, dükkândan çıktı gitti. Hepimiz, o gün akşama kadar gülmck-icn kendimizi alamadık.

Meselâ benim adım Halil, benim adum Gazeteci Halil oymuşlar. Vallahi, ben gazete nedir, bilmem. Gazeteciyse,

olgunluğuyla, güzel olaylar, güzel haberler topla yana bu yana duğıtarı kişidir. Fakal bilmem ki, nereden •ıızcteci oldum, hışallalı bana niçin “Gazeteci”, tırkuduşım Sadık'a da “Lâklakçf. yanı çok konuşan dediklerini açık-l.ırıın.

Bize saygı göstennek için koymuşlar; ikimizin dc la-• ab. çok komik değil. Danabaş köyünde öyle lakaplar vur G. söylesem gülmekten katılırsınız. Meselâ; Girdik Hastın,  Haydar, Yalancı Scbzali, Hşck Muhtar, Tavşan Kasım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder