İzzet de gelip yine köşeye olurmuş, çenesini dizlerinin üstüne koymuştu. Muhummethusan, ezanı ve ikâmeti okuyup, niyete geçti. “Kül hüvullahıf'yü zikr edip, rükuyu eğilecekti ki, birden kapı açıldı. Ahmet, perişan halde içeri girdi Muhammethasan emmi, önce iki elini kaldırıp, yüksek sesle “Allahü ckber” dedi. İzzet, sevinçle yerinden kalktı ve seslendi:
-Ahmet!
Ahmet, eve girince
-Ah, ana diye seslendi.
Mtıhummethasan emmi, sabrcdemcycrck, ikinci scc de namazı yorun bırakıp. Ahmet'in yanına koştu Kan ko-l canuı her biri. Ahmet’in bir kolundan tutmuş, biri “Yavru neren agrıyoıT* diyor. İzzet;
-Gadaıu alayım Ahmet, niye otuı muyoTsun? diyordu.
Muhammethasan emmi, Ahmet’ten eşeğe ne olduğu sorunca, İzzet öfkeyle bağırıp, küfretmeye başladı.
-Eşek verenin babasına lanet! Eşek salaıuıı babasına l.ı ııct! Eşeği yıları soksun. Benim yavrum burada ölüyor, hâli» kalkıp eşek meselesini ortaya alıyor.
Muhammethasan emmi, bir şey söylemedi. Ahmet d*» duvara dayanmış, vah mah! diyordu. Sonunda İzzet, zor! yalvararak, o yüzünden, bu yüzünden öperek. Ahmet’i koı lımdan tuttu, rahatlaması için getirip, kilimin üstüne oturttu
Biraz dinlenen Ahmet, Muhammethasan emminin tzzel'in ricası üzerine, şehre gidip gelişinin hikâyesini ani maya başladı. Önce, yonıiup yol üstünde birkaç yerde ılı lcndiğiııdcn. sonra nasıl şehre vardığından, kervansaraycıy kavga edişinden başladı. Sonra yine şehirde, o yanı bıı yııııı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder